2015-2016 YILI ADLİ AÇILIŞI
Tarih: 1.09.2015 | Okunma Sayısı: 4008

 

KAMUOYUNA

 

                        Sayın meslektaşlarım, değerli hemşehrilerim!. Baromuzun düzenlemiş olduğu 2015-2016  Adli Yılı Açılış Programına katılımınızdan dolayı teşekkür eder, Saygılar sunarım. Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Yeni Adli Yılın hepinize hayırlı ve uğurlu olmasını, Adaletin ve nesafetin kamilen sağlandığı yeni bir adli yıl olmasını temenni ediyorum. 

                    

                   Savunma, yani avukatların icra etmekte olduğu görevleri yargının en önemli unsurlarındandır. Bunun ihmali kaos doğurur. Hukuka, yargıya güveni sarsar. Onarılması imkansız tahribatlara zemin hazırlar. SAVUNMA HAKKI olmadan verilen kararlar, ne kadar doğru da olsa ADİL olamaz, vatandaşın adalet duygusunu tatmin edemez. Bu sebeple mesleğimize yönelik istiskal gayretlerinin hukuka, kanuna ve adalete zarar verdiğini bilinmesini isteriz. Avukatlar ile sorunları olanların aslında sorunlu insanlar olduğu tarafımızdan iyi bilinmektedir. Yargı bir bütündür, her unsurun eş değer bir kutsallığı vardır. Birinin diğerinden bir üstünlüğü yoktur. Yargı mahiyeti gereği dışarıdan talimata müsaade etmediği gibi, içeriden de üstünlük taslamaya müsait değildir. Bunu yapmaya çalışanlar hiçbir zaman başarılı olamayacaktır.

                  

                   Avukatlık mesleği, onurlu, ancak tabiatı gereği zor bir meslektir.  Bu zorluk, avukatların, avukatlık mesleğinin statüko ile sorunu olmasından kaynaklanmaktadır. Onun için dünyanın hemen her tarafında avukatlar siyasal iktidarlar tarafından sevilmezler.

                   Bu zorluk, bizim gibi hukuka aidiyet bilincinin yeteri kadar gelişmediği toplumlarda daha da ağır şartları beraberinde getirir.

                   Bu zorluk, savunmanın yargılama faaliyetinin asli unsuru olduğunun, yargılama faaliyetinin demokratikleştiren ve meşrulaştıran unsurunun savunma olduğunun şuurunda olmayan, buna göre eğitilmeyen, yetiştirilmeyen, kendilerini bu yönde geliştirmeyen, İNSANI  ve İNSAN HAKLARINI  DEĞİL, DEVLETİN MENFAATLERİNİ korumayı adalet sayan kimi hakim ve savcıların olduğu ülkelerde, avukatlık mesleğinin icrasını daha da zorlaştırır, ağırlaştırır. Maalesef ülkemizde de durum böyledir, bu bağlamda bugün ülkemizde hemen her zeminde, ister hukuk, ister ise ceza davası olsun avukatlık mesleğinin icrası son derece zordur.  

                   Biz avukatlar, ülkemizde hukukun genel kurallarından olan öngörülebilirlik, bilinebilirlik ve kanunilik prensiplerin hakim olmasını, tabii hakim prensibinin uygulanmasını istemekteyiz. Oyun devam ederken kaideler değişmez. Her iktidara göre bir yargı ve yargılama olmasın. Böyle olması halinde, hem yargı hem de siyasal iktidar zarar görür. Her vatandaş kabiliyet ve donanımları ile istediği görevi üstlenebilsin. Hakim ve savcı olmak için kapı kapı dayı ve torpil aramasın. İşe bu şekilde giren hakim ve savcıdan adalet,  siyasal iktidardan bağımsız ve tarafsız hareket etmesi beklenemez.   

                   Bizler de savunma olarak görevimizi ifa ederken, meslek kurallarına, genel hukuk ve ahlak kurallarına uymak zorundayız. Kendimizi layusel ve üstün görme hakkımız yoktur. Avukatlık mesleğine mümkün olduğu kadar katkı sunmalı, itibarını artırmalıyız. Dışarıdan mesleğe karşı her ne kadar art niyetli itibarsızlaştırma gayretleri var ise de, bizler de güzel memleketimizden almış olduğumuz saygı, sevgi ve en önemlisi kutsal mesleğin mehabetine uygun hareket etmeli, avukatlığı bir zenginleşme aracı olarak görmemeliyiz. Ahlakıyla, meslek kurallarına uyarak avukatlık yapanların da hem itibarlı hem de maddi sıkıntılar çekmeden hayatını devam ettirdikleri bilinen bir gerçektir. Mesleği bir zenginleşme aracı olarak görenlerin hem kendilerine hem de mesleğe zarar verdikleri kesindir. Kapı kapı kart dağıtarak dava dilenmenin adı avukatlık olmadığı, bunun halk arasında başka adı olduğu hepinizin malumudur.  

                  Mesleğin baharında olan genç arkadaşlarımızın mesleklerini icra ederken,  üstatlarından yararlanmalarını, onların tecrübesinden istifade etmelerini salık veriyoruz. Meslekte kıdemli üstatlarımızın genç meslektaşlarımıza tecrübelerini aktarmalarını özellikle istirham ediyoruz.  Mesleğimizin zekatı da tecrübe aktarımı olduğunu unutmayalım.

                   Medeniyeti ve adaleti inşaa edecek olanlar hukukçulardır. Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesi, Demokrasinin en temel unsurlarından biridir. Bu değerler iktidarların lütfu ve ihsanı değil, tarihi bir mücadelenin ve birikimin ürünüdür. Bu değerleri biz hukukçular korumak ile mükellefiz. Bu sebeple bu değerlerin korunması ancak bağımsız ve tarafsız yargı ile mümkündür.

                   Yargının üç temel unsuru olan Hakim, savcı ve savunmanın uyumlu çalışması gerçek adaletin sağlanmasına aracılık eder. Bu sebeple biz barolar bu uyuma ayrıca bir önem veriyor ve bu konuda üzerimize düşeni en azami derecede yapmaya gayret ediyoruz. Kişisel kapris ve egolardan uzak çalışmaları tercih ediyoruz.

 

                   7 Haziran 2015 günü yapılan seçimlerle oluşan Yeni meclis yapısından beklentilerimiz vardı. Bunlar başta;

                   YENİ ÇAĞDAŞ BİR ANAYASANIN YAPILMASI,

                   Temel Hak ve Hürriyetlerin kamilen sağlanması,

                   Basın ve ifade hürriyetlerinin şartsız sağlanması,

                   Hukukta belirsizliği kaldıracak, sık sık aynı konuda kanun değişiklerine son verilerek, uygulanabilir doğal hukuka dayalı kanunların yapılması,

                   Katılımcı ve ileri demokrasinin sağlanması ve bu meyanda halk iradesinin hakim olduğu dar bölge veya daraltılmış bölge seçim sistemi ve tercih sisteminin Seçim Kanunu değiştirilerek sağlanması. O zaman lider sultası yerine halkın hakimiyeti sağlanacak ve milletin istek ve iradesi siyasette belirleyici olacaktır. 

                   Avukatların meslek alanını daraltan kanunların yapımına son verilmesi,

                  Yeni kanun yapımında, halka danışılmalı; STK ve özellikle barolarla sıkı işbirliğine gidilmesi, 

                   Ancak bunların hiç birini göremediğimiz gibi, ileriye yönelik değişim iradesi de göremedik. Yine de biz umudumuzu yitirmedik ve yitirmeyeceğiz. Yukarıda saydığımız beklentilerimizin gerçekleşmesini dört gözle bekleyeceğiz ve takipçisi olacağız.                  

                   Seçimlerde halk koalisyon ile hükümetin kurulmasını isteyerek, partilerden uzlaşma kültürüne katkı sağlamalarını istemiş iken, maalesef siyasi partiler bu beceriyi sağlayamamıştır. Partiler de bu mesajı iyi okuyamamış ve bu konuda sınıfta kalmıştır. Hükümet kurma çalışmalarında uzlaşma kültüründen uzak, lider sultasının hakim olduğu bir süreç izledik. Siyasi partilerimizden, Parti menfaati yerine ortak akılla hareket etmelerini, millet menfaatini politikalarının merkezine almalarını bekliyor ve istiyoruz. 

                   Dünyada ve özellikle Ülkemizde, komşu ülkelerde alevlenen savaş ateşinden ders alınmamışçasına,  yanmakta olan savaş ateşi dineceği yerde daha da alevlenmekte ve bütün ülkeye yayılma istidadı göstermeye başlamıştır. Yıllarca sorunun çözümü için barış dendikçe savaş naraları daha çok atılmaktadır. Bu ülkede yaşayan halkların savaşa değil, barışa, kardeşliğe ihtiyacı vardır. Barışı sağlamak bu vatandaşların istidadında vardır. Bu vatanda yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar vesair milletler bin yıl kardeşçe yaşamış ve aynı şekilde yaşamaya bugün daha çok ihtiyaçları vardır. Barışın, çözümün bir eylemle bitmemesi gerekirdi. Bu inisiyatif  bir kişinin veya bir kurumun keyfine bırakılmayacak önemlidir.

                   Bu millet artık bu topraklarda kan ve gözyaşı görmek istememektedir. Çünkü Kürtlerin ve Türklerin Allahları bir, peygamberleri bir, kıbleleri bir, ezanları bir, vatanları bir, bir bir bine kadar ortak birbirleri vardır. Kim bu birliktelikleri bozmaya kalkışsa büyük bir cinayet işlemiş olur.                        

                   İnsanların ortak paydası hukuktur, hukuki vicdan ve adalettir. İnsanlar bir çözüm aradığı zaman, insanların ortak paydaları üzerinden çözüm arandığı vakit, bu ister istemez bir çözüme, demokratik bir HUKUK DEVLETİNE ulaştırır. Otoriter ve despot yöntemler ile barışı sağlamak, sorunu çözmek mümkün değildir. Bin yıldır omuz omuza, sırt sırta vererek, aynı mefkure için mücadele eden Kürt ve Türk kardeşliğini sağlamak mümkündür, kodları tarihimizde gizlidir. Başka nevzuhur çözüm yolları bizi yıkıma götürür. Emperyalist güçlerin oyuncağı ve maskarası yapar. Biraz iz’an, biraz empati, biraz vicdan ve teenni tavsiye ediyoruz.

 

                  Bu duygu ve düşüncelerle, Baromuzun düzenlemiş olduğu Adli yıl açılış programına katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. 

 

 

 

 

                                                                                                                                                                  Adıyaman Barosu

                                                                                                                                    Adına

                                                                           Av.Hasan DEMİR

                                                                               Baro Başkanı

22.11.2024
AV. BİLAL DOĞAN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.