Basına ve Kamuoyuna!
ANAYASA değişikliğine neden hayır dediğimizi basınımız ve halkımıza duyurmak amacı ile açıklamamızı sunuyoruz.
Çağdaş demokratik cumhuriyetin, demokrasinin olmazsa, olmazları olan ve YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI hakkındaki düşüncemiz ile Anayasa değişikliği ile Referanduma sunulması düşünülen SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİNDEKİ YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI hakkındaki görüşümüz aşağıda belirtiğimiz gibidir.
Ünlü düşünür Montesquieu’nün yaklaşık 300 yılı önce söylediği gibi YASAMA, YÜRETME VE YARGI kuvvetlerinin tek elde toplandığı bir sistemde hiçbir şekilde hürriyet olamaz.!
YARGI ERKİ, YASAMA VE YÜRÜTME ayrılmış değilse yine hürriyet yoktur. Eğer bu erk yasama erki ile birleşirse vatandaşların hayat ve hürriyetleri üzerinde İdare, yürütmenin keyfine kalmış olur. Çünkü yargıç kanun koyucunun durumuna düşer, Şayet Yargı erki yürütme erki ile birleşirse yargıçlar korkunç birer zalim kesilir.
Bu üç erki aynı şahıs veya kurullar kullanırsa her şey mahvolur. Düzenin ismi monarşi, padişahlık, sultanlık ya da diktatörlük olur. Mosulini, Hitler, Franko, Sadam, Kadafi , Esad ve benzeri diktatörler ülkenin ve insanların kaderlerine hâkim olur.
Üç erki elinde bulunduran bir iktidar veya yöneticiler, Kararname ve emirler ile devleti istedikleri gibi dizayn edebilirler, verecekleri emirler ile her hangi bir vatandaşı veya sivil toplum kuruluşunu yok edip mahvedebilir. Vatandaşın Başvurabileceği hiçbir yer ve makam kalmamış olur. Her şeye itaat etmek dışında bir çare kalmamış olacaktır.
Böyle bir sistemde iktidar bir bütün halini almıştır. Zalim bir hükümdarın varlığını belli eden bir emare bulunmasa bile vatandaş her an korku ve endişe içinde yaşamak zorunda kalır.
Şunu belirtmek isteriz ki; Yasama, Yürütme ve Yargı kuvvetlerinin elinde toplandığı kişinin kim olduğunun bir önemi yoktur. Bu kişi bir bilge, şeyh veya din adamı veya halk tarafından yüksek bir oy oranıyla seçilmiş başkan olsa bile değişen bir şey olmaz. Halk tarafından seçilmiş olması bu kişinin yetkilerini kötüye kullanmayacağı anlamına gelmez. Her kuvvetin doğasında kötüye kullanma eğilimi sürekli vardır.
Bu nedenledir ki: İktidar ancak iktidar ile sınırlandırılır. İktidardakilerin inisiyatifi ile değil
Bu nedenle kuvvetler ayrılığı getirilmiştir. Üç yüz yıldan beridir gelişmiş medeni ülkelerin tamamında kuvvetler ayrılığı vardır. Bu kuvvetler kesin çizgilerle birbirinden ayrılmıştır.
İnsan ve yurttaş hakları bildirgesinin 16.maddesinde belirtildiği gibi, Kuvvetler ayrılığı yoksa Anayasada yoktur. Bir devlette Anayasanın olduğunu söyleyebilmek için o devlette vatandaş hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınması ve o devlette kuvvetler ayrılığının olması gerekir. Bu iki şart gerçekleşmedikçe anayasa isimli bir belgenin olması o devlette gerçek anlamda bir anayasanın olduğunu göstermez.
Ülkemizde vatandaşların hak ve hürriyetlerinin güvencede olup olmadığı çok tartışmalıdır. Kuvvetler ayrılığının olup olmadığı tartışmalı olsa bile hiç olmasa mevcut anayasada şeklen vardır.
Getirilmek istenen değişiklik ile kuvvetler birliği sağlandığında, Montesquieu’nün belirtiği gibi hürriyetler de ortadan kalkacaktır. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinin beyan ettiği gibi Anayasa’da ortadan kalkacaktır. Sistem değişikliği veya cumhurbaşkanlığı sistemi dedikleri kuvvetler birliğini sağlayarak, Anayasal sistemden tamamen uzaklaşmaktır.
Anayasa değişiklik teklifi kabul edilirse, mevcut anayasa yürürlükte kalsa bile İktidarı sınırlandıramayan, vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini devlet karşısında korumayan bir kâğıt parçasından başka bir anlama gelmeyecektir. Böyle bir anayasaya hukuk sisteminde sahte anayasa veya tuzak anayasa denilmektedir. Bu değişiklikle vatandaşa tuzak kurulmaktadır.
Bütün bu açıklamalardan sonra değişiklik metnine baktığımızda gerçekten adı ne olursa olsun esas amacın kuvvetler birliğini sağlamak, ismi ne olursa olsun YÜRÜTMENİN başına, YASAMA VE YARGIYI bağlamaktır. Ancak böyle bir sistem ile Padişahlık, sultanlık veya diktatörlük getirilebilir. Hele birde ve şimdiden provası yapılan Halifelik eklendiğinde sultanın önünü hiçbir güç kesemez. İstediği, istedik kestiği kestik olacaktır.
Değişiklik teklifi ile Yürütme isteği zaman YASAMA organını hiç gerekçe göstermeden istediği zaman feshedebilecektir. Her ne kadar YASAMA organına da seçime gitme yetkisi verilmiş ise de pratikte bunun sağlanması mümkün olmayacaktır. Hiçbir zaman yürütmeyi feshetme yetkisini kullanamayacaktır. Yaklaşık yüz yıllık tecrübe bunu göstermiştir. Aslında YASAMAYA verilen bu yetki halkı aldatmaya yönelik bir yetki olarak kâğıt üzerinde kalacaktır.
Bütün denetim mekanizmaları yok edilmiştir. Yürütmeyi denetleyecek hiçbir güç ve ya erk kalmamıştır. Tam tersi Yasama bütünü ile Yürütmenin emrine girmiştir. Bu yetkiler ile yasamanın yürütme karşısında bağımsız durabilmesinin imkânları tamamen yok edilmiştir. Artık yürütmenin emrinde bir Yasama ve Yürütmenin emrinde bir Yargı ile vatandaş karşı karşıya bırakılmıştır.
Bu değişiklik gerçekleştiği takdirde Anayasal bir hukuk devleti olmamız hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Demokratik Laik Sosyal Hukuk devleti, bu değişiklik ile tamamen ortadan kaldırılacak, dokunulamaz dedikleri maddeler kâğıt üzerinde kalacaktır. Yürütmenin istediği dini teokratik bir yönetim hâkim olacak hiçbir güç tarafından denetlenemeyecektir. Türk tipi başkanlık dedikleri bu olsa gerek.
Anayasanın bu şekilde değiştirilmesi Cumhuriyet sistemini, hukuk devletini ve denetimi mekanizmasını ortadan kaldıracağından avukatlık mesleği de bununla birlikte yok olacaktır. Bu nedenle değişiklik teklifini doğru bulmuyoruz. Anayasa değişikliği ve cumhurbaşkanlığı sistemine HAYIR diyoruz.
Saygılarımla
Av.Mustafa Köroğlu
Adıyaman Baro Başkanı