GENİŞLETİLMİŞ BÖLGE BAROLARI BAŞKANLAR
TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ
Bizler baro başkanları olarak, 2 Şubat 2020 tarihinde Adıyaman’da yapılan Genişletilmiş Bölge Baroları Başkanları toplantısında hukuk devleti olma ve hukukun üstünlüğüne saygı duymak ve ülkemizde ki yargı sorunlarını dillendirmek için aşağıda belirtilen hususlarda kamuoyuna açıklama yapma ihtiyacı duymuş bulunmaktayız;
Açıklamamıza geçmeden önce Elâzığ ve Malatya illerinde meydana gelen deprem nedeniyle kaybettiğimiz vatandaşlarımızın aileleri ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı, vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Deprem nedeniyle yaşamını yitiren vatandaşlarımız için kader demiyor, deprem kuşağı üstünde bulunan ülkemizde yıllarca yönetimde bulunanların ağır kusuru ve ihmalinin olduğu sonucu olarak düşünmekteyiz.
Ayrıca başta çatı örgütümüz Türkiye Barolar Birliği olmak üzere tüm barolarımıza deprem felaketi dolayısıyla mağduriyet yaşamış avukat meslektaşlarımızla daha fazla dayanışma çağrısında bulunmaktayız. Yine Türkiye Barolar Birliği nezdinde deprem, sel felaketi gibi meydana gelen doğal afetlerde etkili ve gerekli tedbirleri almak ve araştırmaları yaparak mesleki dayanışmayı sağlayabilmek üzere “Doğal Afetler Komisyonu’nun” ivedi olarak kurulması yönünde çağrıda bulunuyoruz.
1- Son günlerde bir üst mahkeme olarak beraat kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi heyetinin aynı gün terörle mücadelede zaafiyete yol açmakla suçlayıp mahkeme üyelerinin görevden alınıp başka mahkemelere atanması sonucunu doğuran tarzın hukuka uygun olmadığına, başta hâkimlik teminatı olmak üzere hâkimlerin tarafsızlığı ve bağımsızlığına zarar verdiğine özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Yargı bağımsızlığının temel ilkelerini belirleyen, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, Medeni ve Siyasi Haklar Taahhütnamesi, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Taahhütnamesi gibi uluslararası belgeler; bireylerin, temel hak ve özgürlüklerinin korunabilmesi için yargı gücünün bağımsızlığını sağlayacak temel ilkeleri belirlemiştir. Buna göre; yargı kurumu bir bütün olarak yürütme ve diğer güçlerden bağımsız olmalı, herhangi bir mercii veya odağın doğrudan veya dolaylı bir şekilde kısıtlama, etki, yönlendirme baskı, tehdit veya müdahalesi olmaksızın karar vermeli, her türlü yargısal konuda yetkili olmalı, bir konuda yetkili olup olmadığına kendisi karar verebilmelidir. HSK üyelerinin neredeyse tamamı yürütme tarafından atanmakta olup yargıdaki bütün atamalar, yer değiştirmeler, disiplin ve özlük hakları böyle bir yapıda olan HSK tarafından sağlandığı için yargının tarafsız ve bağımsız olduğundan söz edilmesi mümkün değildir. Bağımsızlığı ve tarafsızlığı elinden alınan bir kurumun ve hakim savcıların temel hak ve hürriyetleri koruması, hukukun üstünlüğünü sağlaması da artık mümkün olmayacağından bağımsız ve güçlü bir yargı için başta HSK olmak üzere yasama ve yargı organı, yürütmenin etki ve müdahalesinden arındırılmalıdır.
2- Cumhuriyetin ilanından bu yana, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan ve Anayasamızda tanınan hak ve hürriyetler dâhil olmak üzere hiçbir temel hak, bireyin serbestçe kullanımına sunulmamıştır. Kürt sorununda çözümsüzlüğün asıl kaynağı siyasal iktidarlardır; temel hak ve özgürlükler, amasız, fakatsız, hukukun üstünlüğü esas alınarak vatandaşlarımıza sunulmuş olsa ve yargı görevini bağımsız olarak yapabilmiş olsa idi bu gün tam anlamı ile hukukun üstünlüğünü sağlamış demokratik, sosyal, çağdaş uygarlık seviyesini yakalamış, başta Kürt sorunu olmak üzere siyasi hukuki ve ekonomik sorunlarını halletmiş bir hukuk devleti konumunda olabilirdik. Bu anlamda özellikle belirtmek isteriz ki; Kürt sorunu demokrasi ve özgürlükler sorunudur, sorun demokratik hukuk devleti olma sorunudur ve sorunun muhatabı tüm Türkiye halkları ve siyasi iktidarlardır. Çözülmesi halinde ülkenin geleceği için büyük bir önem arz edecek olan Kürt sorununda aldatmalara ve sorunu daha derinleştirmeye mahal verilmeksizin tüm ülke halklarının, siyasi iktidarların ve mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilerin dahil edildiği, şeffaf ve samimi yeni bir sürecin başlatılması artık kaçınılmazdır.
3- Bizler aşağıda imzası olan barolar yargı bağımsızlığı ve yargıdaki iş yükünü azaltma adına başlatılan yargı reformlarını elbette önemsiyoruz. Özellikle yargının bağımsızlığı ve insan hak ve hürriyetlerinin kapsamını genişletecek düzenlemelere yönelik beklentimizi her platformda her zaman dile getiriyorken, kamuoyunun gündeminde olan mahalle ve çarşı bekçilerine yönelik yasa teklifi dolayısıyla hayal kırıklığı yaşamış bulunmaktayız. Polis ve diğer kolluk birimlerinin orantısız güç kullanımı, keyfi uygulamaları, haklarındaki cezasızlık politikası, insan hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı uygulamaları halen gündemdeyken kısa süreli bir eğitimden geçirilen, alımları konusunda liyakat tartışması yapılan bekçilere ilişkin olarak silah kullanma da dâhil olmak üzere geniş yetkiler barındıran “Mahalle ve Çarşı Bekçileri Kanun Teklifi”nin temel hak ve hürriyetler açısından büyük risk ve tehlikeler taşıdığından derhal geri çekilmesini talep etmekteyiz.
4- Yargılamanın kurucu unsuru olan bağımsız savunmanın özellikle son dönemlerde “adliyelerde kısıtlı alan uygulaması ile hâkim ve savcıların avukatlarla görüşmemesi gibi savunmanın yargılama faaliyetinin dışına itilmesi kaygı vericidir. Unutulmamalıdır ki; bağımsız savunmanın eksik olduğu yargılama hukuk devleti açısından tam anlamıyla bir yargılama faaliyeti niteliği taşımayacaktır. Avukat yargılama faaliyetinin figüranı değildir, avukat yargılama faaliyetinin tamamlayıcı unsuru değil bizatihi yargılama faaliyetinin asli unsurudur. Yargılama faaliyetinde hakkın tarafı olan bağımsız savunmanın yargılama faaliyetinin dışına itilmesi bizzat halkın yargılama faaliyetinin dışına itilmesi anlamını taşıyacaktır. Dolayısıyla bağımsız savunmanın yargılama faaliyetinin bir parçası olarak görülmesi, bunun içselleştirilmesi ve bu doğrultuda hareket edilmesi gerektiğini önemle vurgularız.
5- Avukat meslektaşların son dönemdeki en büyük sıkıntılarından biri de hak ettikleri halde kendilerine ödenmeyen adli yardım ücretleridir. Neredeyse her baronun çok yüksek rakamlarla ifade edilecek şekilde uzun bir süreyle emek veren üyelerine ödeyemedikleri adli yardım ücretleri bulunmaktadır. Bütçesel açıdan düşünüldüğünde Adalet Bakanlığının genel bütçesi içerisinde küçük bir rakam olan adli yardım ücretlerinin bir an önce ödenmesi konusunda Adalet Bakanlığı’na “işçinin alın teri kurumadan emeğinin hakkını ödeyiniz” hadisini hatırlatarak avukat meslektaşların emeklerinin hakkının derhal ödenmesi talep etmekteyiz. Yine angarya haline gelen CMK uygulamasıyla avukatlara ödenen ücretlerin azlığı özellikle ceza yargılamasında mesleği yapılamaz hale getirmiş bulunmaktadır. Arabuluculuk faaliyetinden çok daha fazla emek ve mesai gerektiren CMK müdafiliğinin yapılabilir hale getirilmesi için CMK Asgari Ücret Tarifesinin Avukatlık Asgari ücret Tarifesinde belirtilen miktarlara çıkarılmasını talep ediyor, Adalet Bakanlığı’nın arabuluculuğa verdiği önem ve değeri CMK müdafiliğine de göstermesini bekliyoruz. Bu yaklaşım, yurttaşların adalete erişimi konusuna verilen değeri de yansıtacaktır.
6- Gündemde olan konulardan biri de üç semavi din için kutsal sembol niteliğinde olan Kudüs şehri için ABD ve İsrail arasında yapılıp tüm uluslararası toplumun itirazlarına rağmen hayata geçirilmeye çalışılan dayatma anlaşma metnidir. İş bu dayatma anlaşma metninin orta doğu coğrafyasına kan ve gözyaşı olarak yansıyacağından derin kuşku duymaktayız. Bu nedenle de zorbaca dayatılan bu anlaşma ve yaklaşımı kabul edilemez buluyor, en sert şekilde kınıyor ve bu anlaşmadan derhal vazgeçilmesini talep ediyoruz.
7- Elbette yaşam hakkı değerli ve önemlidir. Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde her canın ayrı değeri ve kıymeti vardır. Her anne ve baba için çocuğu değerli ve kıymetlidir. Kendisinden uzun süredir haber alınamayan Gülistan DOKU’yu bulabilmek için yapılan arama çalışmaları aile, sosyal medya ve kurumların etkisiyle gündemleşmiştir. Kendisinin bulunabilmesi için idarenin üzerine düşen çabayı bir nebzede olsa yerine getirdiğini görmekle beraber ne yazık ki aynı çaba ve hassasiyetin adli birimler tarafından gösterilmediğini, aile tarafından sorulan sorular üzerinden bir ay geçmesine rağmen bir arpa boyu ilerleme sağlanamadığını üzülerek müşahede etmekteyiz. Gülistan Doku’nun kaybolmasına ilişkin olarak adli soruşturmanın etkin ve etkili bir şekilde yürütülmesini, birilerinin yargılama faaliyetinden kaçırıldığı intibahını uyandırmayacak ve bu doğrultuda hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde hareket edilmesini önemle talep etmekteyiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 02.02.2020
Adana Barosu
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Batman Barosu
Bingöl Barosu
Bitlis Barosu
Dersim Barosu
Diyarbakır Barosu
Hakkari Barosu
Iğdır Barosu
Mardin Barosu
Muş Barosu
Siirt Barosu
Şanlıurfa Barosu
Şırnak Barosu
Van Barosu