|
ULUSLARARASI HUKUK KONFERANSI
“OHAL KOŞULLARI ALTINDA TÜRKİYE’DE YARGI SİSTEMİ”
SONUÇ BİLDİRGESİ
ANKARA 13-14-15 OCAK 2017
Biz aşağıda isim ve kurumları sayılmış olan avukatlar, yargıçlar, savcılar, hukuk öğretim üyeleri, hukukçu milletvekilleri, adli tıp uzmanları, gazeteciler, stajyer avukatlar ve hukuk fakültesi öğrencileri; üç gün süren çalışmalarımızın mesleki, siyasal, toplumsal sonuçlarını, çalışma yöntemlerimizi ve değerlendirme dayanaklarımızı bir sonuç bildirgesi ile paylaşmayı gerekli gördük.
Bu sonuç bildirgesi ile ortaya konulan ortak kanaat; alanlarında uzman 179 hukukçu, adli tıp uzmanı ve klinik psikologun katılımıyla eş zamanlı altı ayrı atölye ile yürütülen birer günlük çalışmalarda incelenen beş yüz civarında karar, rapor, tutanak, işlem ve uygulama belgesi ve deneyim aktarımları üzerinde tartışılarak oluşturulmuş sonuç raporlarına ve iki gün boyunca altı ayrı konferans oturumuna sunulan 22 bildiriye dayanmaktadır.
Dört yüz kişinin üzerinde kayıtlı katılımcı tarafından salondan ve canlı yayın aracılığıyla internet üzerinden yüzlerce izleyici tarafından yapılan katkı ve katılımlar ayrıca değerlendirilmiştir.
Konferansımızın Türkiye’nin Olağanüstü Rejim altında gördüğü hasarı teşhis ve bu karanlık günlerden çıkış mücadelesi için bir yol gösterici olması dileğiyle, sonuç bildirgemizi paylaşıyoruz.
Ortak umut, güçlü kararlılık ve saygılarımızla…
Organizasyon ve Sonuç Bildirgesi
Komitesi
Ankara, 30.01.2017
İÇİNDEKİLER
I. Konferansın amacı ve hazırlık faaliyetleri,
II. Konferans çalışma yöntemi,
III. Temel sonuçlar ve öneriler,
IV. Düzenleyen ve destekleyen kurumlar,
V. Konferans belgeleri
I.
Uluslararası Konferans hazırlık çalışmaları 11 Kasım 2016 tarihinde faaliyetleri Ankara Valiliği tarafından üç ay süre ile durdurulmuş ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği), ÖHD (Özgürlükçü Hukukçular Derneği) ve MHD (Mezopotamya Hukukçular Derneği) temsilcilerinin 14 Kasım 2016 tarihinde IADL ELDH ve AED temsilcileri ile Portekiz’in başkenti Lizbon’da gerçekleştirdiği geniş değerlendirme toplantısına dayanmaktadır. Adı geçen Dernekler, 22 Kasım 2016 tarih ve 677 sayılı KHK ile kapatılmıştır.
Oluşturulan iki eş organizasyon komitesi tarafından, ülkede ve yurtdışında hazırlıklarına başlanan konferans; yerelde Ankara, Adana ve dönem sözcüsü Diyarbakır Barosu’nun koordinasyonunda Bölge Baroları ile Yargıçlar Sendikası ve Demokrat Yargı Derneği tarafından, uluslararası alanda ise IADL ELDH, AED ve Tehlike Altındaki Avukatlar Günü Vakfı tarafından organize edilmiştir.
Düzenleyen ve destekleyen kurumların listesi ekte sunulmuştur.
II.
Organizasyon Komitesi tarafından seçilen atölye moderatör ve raportörleri tarafından gerçekleştirilen hazırlık çalışmaları ile her atölye için 25 kişiden oluşan katılımcı listeleri oluşturulmuş ve katılımcılara konferans çağrısı ile birlikte atölye temel metinleri ulaştırılmıştır. Aynı zamanda kendilerinden temin edilen belgeler konferans genel dokümanı arasına alınmıştır.
Atölye sorumluları ile çalışma konularını içeren liste ekte sunulmuştur.
13 Ocak 2017 Cuma günü, altı ayrı salonda saat 10.00-19.00 arasında yürütülen çalışmalar raporlanmış ve Konferansın 7 no.lu panel oturumu olarak 15 Ocak 2017 Pazar günü katılımcılara sunulmuştur.
Her iki organizasyon komitesinin ortak çalışması ile seçilen Konferans panel oturumları konuşmacılarına çağrı yapılmış ve 14-15 Ocak 2017 tarihlerindeki altı ayrı panel oturumu gerçekleştirilerek kayıt altına alınmıştır.
Konferansın panel oturumlarını içeren iki günü kesintisiz olarak Türkçe-İngilizce, Türkçe-Fransızca ve İngilizce-Fransızca simültane çeviri yapılmış, temel metinlerin orijinalleri, İngilizce çeviri ve özet çevirileri dijital olarak tüm katılımcılarla paylaşılmıştır.
III. Konferansımızın değerlendirmesine göre;
1. Ülkede işler halde etkili bir “Ceza Adalet Sistemi” bulunmadığı konusunda ortak kanaate ulaşılmıştır. Adli kolluk, savcılık, sulh ceza yargıçlığı, genel adli ceza mahkemeleri ile istinaf ve temyiz makamlarının, adli bilimlerin her alanını kapsayan adli tıp uygulamaları ile birlikte tutuk-hüküm infaz idaresinin ve bu özel alanda gerçekleştirilmiş bireysel başvurular nedeniyle Anayasa Mahkemesi’nin, siyasal iktidarın talep ve önceliklerinden bağımsız ve tarafsız çalışması imkânsız görülmektedir. Temel hak ve özgürlükler belirsiz süre ve kapsamda askıya alınmış haldedir.
Bu durum;
- Anılan makam ve kurumların, ihraçlar, atamalar, baskı ve yerleşik tarihsel alt kültürleri nedeniyle, kendilerini Anayasa başta olmak üzere ulusal mevzuat ve bağlayıcı uluslararası sözleşmeler yerine, siyasal iktidarın istek ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden organize etmeleri/edilmeleri ve yargısal etki ve erk bağımsızlıklarını yitirmeleri sonucunu doğurmuştur.
- Yine başta Anayasa değişiklik önerileri olmak üzere, kanun, kanun hükmünde kararname ve bağlı mevzuat değişiklikleriyle; muhakeme usulü rejimi geri dönüşsüz biçimde sakatlanarak, temel hak ve özgürlükleri gözeten bir bütün oluşturma yeteneğini kaybetmiştir.
- Elbette tahribatı uzun yıllara dayanan ve bugün tamamen çürümüş durumdaki mesleki formasyon, deontoloji ve adalet arayışından uzaklaşma eğiliminin nedenleri, sadece bu döneme yahut bir döneme dayandırılamaz olmakla birlikte, diğer tüm sorumluluk ve kusurlar saklı kalmak kaydıyla, 2010 HSYK yeniden yapılanmasının bu süreci hızlandırdığı ve Konferans tarihine kadar kesintisiz bir kötüleşme izlendiği tespit edilmiştir.
Bu tespitler ışığında özetle söylemek gerekirse, mevcut halde Türkiye’de “Yargı” yoktur. Bunun yerini doldurduğu izlenimi yaratan adliye ve adli kolluk hizmetleri temel niteliği itibarıyla yürütme faaliyeti niteliğindedir.
2. Aynı durumun, idari yargı ve adli yargı hukuk mahkemeleri açısından da izlenebildiği, kamu emekçilerinin temel haklarıyla işçilerin temel kazanımlarının, sendikal hakların, kent ve çevre haklarının hızla yürütme faaliyetlerinin yargısal denetimden çıkarılması veya yargısal denetim görüntüsü altında meşrulaştırılması dışında etkili işleyişini kaybetme eğilimine girdiği görülmektedir. Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen “olağanüstü hâl süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez” hükmü gereğince idari işlemlerin yargısal denetiminin zorlaştırılması, geciktirilmesi bunun tipik bir örneğidir.
3. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvuruları açısından etkili bir iç hukuk yolunun bulunmadığı yönündeki Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Raporu, Konferans çalışmaları kapsamında teyit edilmiştir. Mahkemenin bu yöndeki başvurulara ilişkin ilk kararı (Zihni&Türkiye) mevcut durumu maddi ve hukuksal olarak karşılar nitelikte değildir. Mahkemenin bir an önce mevcut maddi gerçeğin ve hukuksal durumun karşılığı olan “Türkiye’de OHAL işlemlerine karşı etkili iç yargı yolu bulunmadığı” olgusunu benimsemesi ve uygulaması zorunludur.
4. Olağanüstü hâl ilanı; sebepleri açıklanmadığı, olağan denetim mekanizmaları kullanılmadığı ve ilan edildiği tarihte, Anayasa’nın 120. maddesinde düzenlenen “şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması” koşulları mevcut olmadığından gereksiz ve hukuksuzdur. OHAL ilanı esasen yönetenlerin yönetememesi ile ilgili bir durumdur.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası -16 Temmuz günü ve sonrasında- siyasal iktidarın temsilcileri tarafından “darbe girişiminin bastırıldığı, kamu düzeninin tesis edildiği” defalarca dile getirilmiştir. 16 Temmuz sonrasında temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketleri ve olayları yaşanmamıştır.
OHAL’ in yenilenmesinde (uzatılmasında) OHAL ilanı için aranan kıstasların mevcut olması gereklidir. OHAL sonrası alınan tedbirler ve çıkarılan KHK’ler değerlendirildiğinde, OHAL’in yenilenmesinin de gereksiz ve hukuksuz olduğu sonucuna varılmıştır.
5. Konferansımız tarafından, genel anlamda ceza ve adalet sisteminden kopuk düşünülemeyecek olmakla birlikte, adli kolluktan yüksek mahkemelere kadar, infaz rejimlerini ve adli bilirkişiliği de içine alacak şekilde geniş bir yargısal şema içinde kadrolaşmış, dışarıdan müdahaleyi imkânsız hale getirecek kapalı devreler kurmuş, kendi içinde örgütlü, tek tip hareket kabiliyeti olan, yargıyı çeşitli amaçlarla kullanma kabiliyetine sahip "Fethullah Gülen Cemaati" adı verilen bir organizasyon varlığı teyit edilmiştir. Bu organize grubun uzun yıllardır çalışmalar yürüttüğü, fakat özel olarak yargısal alanda tüm HSYK yönetimini de seçim yoluyla aldıkları 2011 yılından itibaren etkili söz sahibi oldukları görülmektedir.
Bu bağlamda Gülen Cemaatinin yargısal mekanizmalarda ve HSYK eliyle iktidarda olduğu dönemin tariflenmesi ihtiyacı vardır: Sahte delil kullanmak, hatta yaratmak, komploda yer almak, medya eliyle yapılan manipülasyonlar, kendilerine ait "hakikat/hakikatler" inşası gibi yollarla suç yarattığı dosyalar, tutuklamalar ve kesin hükümler elde etmeyi başarmıştır. Mal rejimlerine ve mülkiyet hakkına da müdahale ederek ceza adalet sistemini muhaliflerine ve tehlikeli gördüğü kişilere karşı kullandığı değerlendirilmiştir. Ticaret hukukuna dahi yaptığı müdahaleler ile kendi finans yapılanmasını da koruma altına almıştır.
Bu dönemde verilen adli ve adli - idari kararların Türk yargısal içtihadından ayıklanmasının mümkün ve zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Konferansımız bu örgütün önemle üzerinde çalıştığı dosyalar ve davalar, tanınmış ve etkili kadroların tutumları, uygulamalar, taktik ve stratejileri, adli - idari yönetimleri, tayinleri, medya kullanma teknikleri ve medya sahipliği esas alınarak bir "harita – şablon" (turnusol kâğıdı) çıkartılabileceğine ikna olmuştur. Açık, ağır ve telafi edilemez biçimde adalet duygusunu inciten bu adli/adli idari işlemlerin “yok sayılması” konusunda Radbruch ilkesinin de içerisinde bulunduğu bir dizi teorik imkân üzerinde derhâl çalışılmaya başlanmalıdır.
6. Konferansımız, Cemaatin yargısal kanadının kullandığı hukuk dışı tüm yöntemlerin, 15 Temmuz sonrasında mevcut iktidar tarafından terk edilmediği, aksine benzer şekilde kullanılmaya devam ettiği tespitini yapmaktadır. Bütün bu kadrolaşma organizasyonunun dönemin iktidarının kontrolü altında ve yardımlarıyla gerçekleştirildiğinin hatırlatılması bir zorunluluktur.
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 24 saat geçmeden, HSYK tarafından 3000’e yakın yargıç ve savcının açığa alınması, yargıda siyasi görüşlerine göre yargıç ve savcıların fişlendiğini, bu listelerin daha önceden hazır olduğunu göstermektedir. Listelerin oluşmasında ise 2014 yılı HSYK seçimlerinde adliyelerde yargıç ve savcıların seçim sırasında takındıkları tutuma göre yapılan listelerin esas alındığı anlaşılmaktadır.
Gerek HSYK uygulamaları, gerekse yargı bürokratlarının açıklamaları; yargıç ve savcılar üzerinde tehdit ve korku iklimi doğmasına neden olmuştur. 15 Temmuz 2016 sonrası yaklaşık 4000 yargıç ve savcının açığa alınması ile oluşan fiili boşluk, siyasi iktidara yakın avukatlar ve yine kendilerine yakın olduğunu düşündükleri stajını dahi tamamlamamış hâkim ve savcı adaylarıyla doldurulmuştur.
YARSAV’ın kapatılması, Yargıçlar Sendikası’nın yok sayılması, ÇHD, ÖHD, MHD gibi avukat örgütlerinin kapatılması, Yargıda Birlik Derneği’nin neredeyse tüm hâkim ve savcıları kapsayacak büyüklükte bir örgüte dönüşmesi, bağımsız ve tarafsız yargının ortadan kaldırıldığının önemli bir göstergesidir.
15 Temmuz sonrası yapılan müdahalelerle siyasal iktidarın yargı üzerinde kurduğu tahakküm daha fazla kemikleşmiştir. Bu sayede yürütmenin her türlü talep ve isteği rahatlıkla “adli karara” dönüştürülerek uygulanabilmektedir. Yine savunmayı temsil eden avukatların devre dışı bırakılmasına yönelik polis inisiyatifi, savcı ve hâkim kararları ile desteklenmektedir.
15 Temmuz öncesi işlem yapılmayan pek çok günlük olay soruşturma konusu yapılmakta, soruşturmalar zorlama vasıflandırmalar ile başlayıp hukuka aykırı şekilde tutuklama ile devam etmekte, bu dosyaların çoğunda suç vasıflandırmaları keyfi bir biçimde yapılmaktadır.
Örgüt üyeliği suçlamalarında yeterli delil olmaması nedeni ile “iltisak” gibi ceza hukukuna uzak ve muğlak kavram öne çıkmakta, bu kavram kamu görevlilerinin açığa alınması ve ihraç kararlarında da temel dayanak olarak ele alınmaktadır.
Tutuklu kişilerin yargı bölgesinin dışındaki hapishanelere keyfi olarak nakledilmesi, bazı hapishanelere kitap dergi kanun vb. hiçbir basılı evrakın giremiyor oluşu savunmayı güçleştirmektedir. 667 sayılı KHK ile getirilen; avukat-müvekkil görüşmelerinin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilmesi, görüşmede görevli hazır bulundurulması savunma hakkı ve bir avukatın hukuki yardımından faydalanma hakkını ortadan kaldıran başka bir kısıtlamadır.
Yine 667 sayılı KHK ile getirilen “hâkim veya mahkemenin uygun gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle şüpheli veya sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir” hükmüne dayanarak yüzyüzelik ilkesinin ihlal edilerek sanığın SEGBİS sistemi ile ifade vermeye, savunma yapmaya zorlanması bir başka savunma hakkı ihlalidir.
Gözaltına alma, gözaltı süresini uzatma, kısıtlama ve gizlilik kararı, tutuklama kararı gibi hâkimlik/savcılık kararlarının neredeyse bütün örneklerde gerekçesiz halde yazılması itiraz ve hukuksal başvuru yollarının kullanılabilmesini zorlaştırmaktadır.
Tutuklamanın bir koruma tedbiri olmaktan çıkıp cezai bir müeyyide olarak uygulandığını, yalnızca OHAL’in varlığının bir tutuklama sebebi sayıldığını tüm katılımcı avukatlar tereddütsüz olarak vurgulamaktadır.
7. İlan edilen OHAL ile TBMM tamamen işlevsizleştirilerek yasama faaliyetine son verilmiştir. Siyasal iktidar çıkardığı KHK’ler ile yasama faaliyetini yürütme eliyle işletmeye başlamıştır. OHAL Yasası’na aykırı olmasına rağmen birçok yasa değişikliği, düzenlenen KHK’ler eliyle gerçekleştirilmektedir.
OHAL Yasası kapsamına ve alanına girmeyen yasa değişiklikleri TBMM denetiminden uzak tutulmaktadır. Yürütmenin, yargı erkini kontrol altına almasının bir sonucu olarak; Anayasaya, hukukun temel ilkelerine açıkça aykırı olarak çıkarılan KHK’ler, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlarla yargı denetimi dışına çıkarılmıştır.
Yürütme erki, KHK’ler ile yasama faaliyeti yanında kendisini adeta yargıç ve savcı yerine koyarak devam edilen yargılamalar ile nasıl karar verileceğini dahi düzenlemektedir. Çıkarılan KHK’lerle devam etmekte olan dosyalar düşürülmekte, bireyin hak ve özgürlükleri kısıtlanmakta, kamu görevlilerinin işkence, kötü muamele gibi davranışlarının cezasızlığı düzenlenmektedir.
8. Parlamento üyelerinin çalışmalarındaki düşünce, söz ve oylarından dolayı sorumlu tutulamayacağı Anayasanın 83. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak siyasal iktidar 22.05.2016 tarihinde yapmış olduğu Anayasa değişikliği ile hukuka aykırı olarak bu tarihe kadar hakkında fezleke düzenlenmiş olan parlamento üyelerinin dokunulmazlıklarını kaldırmıştır.
Yargı erkini, yapılan düzenlemeler ile tamamen kontrol altına alan iktidar bu tarihten sonra siyasal muhalefeti susturmak adına, muhalif parlamenterler aleyhine birçok soruşturma açılmasını sağlayarak ilk olarak yasama dokunulmazlığını kaldırmanın zeminini hazırlamıştır.
Yasama dokunulmazlığına ilişkin Anayasa değişikliğinin gündeme gelmesiyle birlikte muhalif parlamenterler aleyhine başlatılan soruşturmalar ve düzenlenen fezlekelerde % 200’ün üzerinde bir artış görülmüştür. Bu durum yürütmenin, aynı zamanda yargı erki üzerindeki etkisini de net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Siyasal muhalefeti susturmak ve sindirmek adına, muhalif parlamenterler hakkında soruşturmalar başlatılmakta, halkın oyları ile seçilen milletvekilleri gözaltı ve tutuklamalar ile siyasal arenanın dışına atılmaya çalışılmaktadır.
9. OHAL sonrası çıkarılan KHK’ler ile birçok yazılı ve görsel medya organı kapatılmıştır. Medya eliyle siyasal iktidar propagandası ve manipülasyonun yaygın bir şekilde yapıldığı, ağır ambargo nedeniyle farklı düşünce ve görüşlerin kendilerini medya organları aracılığıyla ifade etme olanağı bulamadığı günümüzde, farklı ve alternatif medya kuruluşlarının kapatılması, yüzden fazla yazar ve gazetecinin tutuklu oluşu, ülkede basın özgürlüğünün olmadığının açık göstergesidir.
10. Konferansımız, Mart ayında çıkarılan ve kamuoyuna “İç Güvenlik Yasası” olarak sunulan yasa değişikliği paketi ile OHAL uygulamalarının özellikle Kürt illerinde çok daha önce yaşama geçirildiği konusunda hemfikirdir. Özellikle Cizre, Sur, Nusaybin gibi çatışmalı bölgelerde ilan edilen sokağa çıkma yasakları ile bu kentlerin uzun sürelerle abluka altına alınması, sivil yurttaşların yaşadıkları bölgelerden zorla göç ettirilmesinin yanı sıra yaşam hakkından mülkiyet hakkına kadar geniş bir skalada temel hakların ihlal edildiği, bazı kentlerin tüm tarihi mirası ile birlikte tamamen yok edildiği birçok insan hakları örgütü tarafından tespit edilerek raporlandırılmıştır.
Bölgede görev yapmakta olan avukatlar, yaşanan katliamlarda adli sürecin hiç bir şekilde işlemediği, olay yeri incelemesinin yapılmadığı ve bölgeye girilmesine izin verilmediğinden dolayı, kendi imkânları ile delil toplamak ya da tespit yapmak istemelerine rağmen fiilen engellendiklerini aktarmaktadır. Bu olaylarda ceraim evrakı bulunmamakta, birçoğu kayıtlara dahi geçmemektedir. Avukatlar, Bölge özelinde yaşanan olaylarda yargısal özellik taşıyan hiçbir görev yapamadıklarını sıklıkla dile getirmektedirler.
Bölgede yaşanan hak ihlallerinin ve sorumlularının tespiti amacıyla etkili bir soruşturma yürütülmediği gibi; ihlallere ilişkin açıklama, başvuru, şikâyet, raporlama faaliyeti yürüten kişi ve kurumlara yönelik olarak başlatılan inceleme, soruşturma, gözaltı ve tutuklama işlemlerinin bir baskı/sindirme aracı olarak kullanıldığı değerlendirilmektedir.
11. 15 Temmuz’da gerçekleşen darbe girişimi öncesinde, yasa değişiklik paketi ile hayata geçirilmesi planlanan ancak Meclis’te muhalefetin tepkisiyle tasarıdan çıkarılan “belediyelere kayyum atanması” uygulaması, OHAL ilanı sonrası 672 sayılı KHK ile yürürlüğe sokulmuştur. Özellikle Kürt illerinde yaygın bir şekilde hayata geçirilen uygulama ile halkın iradesi ile seçilenler devre dışı bırakılmakta, siyasal iktidar eliye atanan kişiler tarafından belediyelerin yönetilmesi sağlanmaktadır. 672 sayılı KHK ile yapılan düzenleme uyarınca “Başkanın çağrısı olmadıkça toplanamayan” Belediye Meclislerinin denetleme işlevi de fiilen ortadan kaldırılmış durumdadır. Diğer yandan tutuklu Belediye Eş Başkanlarının sayısı ise endişe verici boyuttadır.
12. Özgürlüğünden yoksun bırakılanların, başta yaşam hakkı ve işkence olmak üzere, hak ihlaline uğramasını önlemek amacı ile oluşturulmuş olan usulü güvencelerin (prosedürel önlemlerin) OHAL sonrası çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile büyük ölçüde kısıtlanmış olması, söz konusu güvenceleri işlevsiz kılmaktadır. Bu durum yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin devletin negatif anlamda söz konusu hak ve yasakları ihlal etmeme görevi ile ihlal durumunda pozitif anlamda soruşturma görevinin yerine getirilmesine engel niteliktedir.
Gerek yaşam hakkı ihlali, gerekse işkence ve kötü muamele iddialarında, avukata erişim hakkı, hekime erişim hakkı, hekimlerin kolluk birimlerinde muayene yapması, eksik ve hatalı raporlar düzenlenmesi, yakınlara erişim, yargıç güvencesi, tutukluluk incelemelerinin geç yapılması, şikâyet ve başvuru hakkı, itiraz hakkı gibi mekanizmaların varlığı esasa ilişkin hakların güvencesini oluşturur. Bu unsurlar yine etkili soruşturma ve adil yargılanma hakkının güvencesini oluşturur.
Bu tür güvenceler sadece, mevzuatın varlığı ile değil, uygulamanın önünün açıklığı, siyasi iradenin tutumu, idari yetkililerin tutum ve davranışları ile gerçek birer güvence niteliğine dönüşürler.
OHAL döneminde yaşam hakkının korunması ve yaşamın son bulması durumunda etkili soruşturma yapılmasına, yine işkence ve kötü muameleden koruma ile işkence ve kötü muamele yakınmalarının etkili soruşturulmasına ilişkin tüm usulü güvencelerin; yasal dayanak olarak Kanun Hükmünde Kararname, fiili uygulama olarak yetkililerin tutumu ve yetkililerin tutumunu destekler nitelikte siyasi irade açıklamaları ile ciddi olarak sınırlanmış olduğu görülmektedir.
Avukatların genel gözlem ve tecrübeleri; özellikle OHAL sonrasında işkence gören kişilerin şikâyet etmekten korktuklarını, yargısal sürece dair umut ve güven beslemediklerini göstermektedir. Yaygın işkence ve diğer hak ihlalleri ile karşılaşılmasına rağmen, avukatlar mağdurun rızası olmaksızın şikâyet ve başvurularda bulunamadıklarını belirtmektedir.
Yaşam hakkı ihlallerine ilişkin özelikle hukukçular ve bağımsız uzmanlar inceleme süreçlerinde yer alamamakta, Adli Tıp Kurumu tarafından rutin dışı hızlı incelemelerle rapor düzenlenmekte, “etkin, kapsamlı, bağımsız, tarafsız, açık ve görünürlüğü” olan rapor hazırlama sorumluluğu da yerine getirilmeyerek ihlal iddialarını güçlendirmektedir.
Bağımsız izleme mekanizmalarının çalıştırılmadığı ve hatta raporlarını açıklama izni bulunmayan resmi kurulların üyelerinin görevlerine son verildiği ve yerlerine yeni atama yapılmadığı da diğer bir olgudur.
13. Tüm bu tespit ve değerlendirmeler ışığında;
· Ülkede 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen “Olağanüstü Hâl” ilanına derhâl son verilerek, temel hak ve özgürlükleri yaygın bir şekilde ihlal eden yasal düzenleme ve idari uygulamaların tamamının geriye dönük olarak kaldırılması gerekmektedir.
· Başta Anayasa değişiklik önerileri olmak üzere, kanun, kanun hükmünde kararname ve bağlı mevzuat değişiklikleriyle geri dönüşsüz biçimde sakatlanan muhakeme usulü rejiminde, temel hak ve özgürlükleri gözeten bir bütünlük oluşturulabilmesi için hızla çalışma yürütülmelidir.
· Kamu emekçilerinin temel haklarıyla işçilerin temel kazanımlarının, sendikal hakların, kent ve çevre haklarının hızla yürütme faaliyetlerinin yargısal denetimden çıkarılması veya yargısal denetim görüntüsü altında meşrulaştırılması engellenmelidir.
· Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir an önce mevcut maddi gerçeğin ve hukuksal durumun karşılığı olan “Türkiye’de OHAL işlemlerine karşı etkili iç yargı yolu bulunmadığı” olgusunu benimsemesi ve uygulaması zorunludur.
· Yürütmenin yargı üzerinde kurduğu tahakküm ve baskı iklimi derhâl sonlandırılmalı, siyasal iktidara muhalif yargıç ve savcıların tasfiyesine dönük her türlü adli ve idari işlemin geriye dönük olarak kaldırılması gereklidir.
· OHAL ilanı ile birlikte Yasama organı olan TBMM’nin fiilen devreden çıkarılması ve işlevsizleştirilmesi sonucu doğuran uygulama sonlandırılmalıdır. Siyasal muhalefeti susturmak ve sindirmek adına, muhalif parlamenterler hakkında başlatılan soruşturmalar derhâl geri çekilmeli, halkın oyları ile seçilen milletvekillerinin gözaltı ve tutuklamalar ile siyasal arenanın dışına atılmaya çalışılmasından vazgeçilmelidir.
· Ülkede basın özgürlüğünün temini ve tesisi için, siyasal iktidarın medya üzerinde kurmuş olduğu tahakküm ve baskı sonlandırılmalı, KHK’ler ile kapatılan medya kuruluşları yeniden açılmalı, tutuklanan yazar ve gazeteciler ivedilikle salıverilmelidir.
· Halkın iradesi ile seçilen Belediye Eş Başkanlarının hukuka aykırı ve keyfi bir şekilde görevden alınarak, yerlerine kayyum atanması uygulamasına son verilmeli ve haklarında tutuklama kararı verilen Belediye Eş Başkanları tahliye edilmelidir.
· Savunma hakkını ortadan kaldıran ya da kısıtlayan her türlü yasal düzenleme ile fiili uygulamalar sona erdirilmelidir.
· Başta yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlalleri ile her türlü hak ihlali uluslararası standartlara uygun şekilde soruşturularak, her kademeden sorumluların ivedilikle cezalandırılması sağlanmalı, bu tür hak ihlallerinin yaşanmasının önüne geçecek tedbirler hızla alınmalıdır.
· Etkin soruşturma yapılması amacı ile bağımsız ve tarafsız yargı, yargıç güvencesi ve avukatlık hak ve yetkili bağlamındaki tüm yasal ve fiili engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
· Gözaltı birimlerinde ve cezaevlerinde avukat-müvekkil arasındaki sözlü ve yazılı iletişimi engelleyici, kaydedici tüm sınırlama ve ekipmanların kaldırılması gerekmektedir.
· Adli raporlama ve hekime erişim hakkı açısından İstanbul Protokolü, Minnesota protokolü ve diğer uluslararası belgelere uygun şekilde hareket edilmesini engelleyen durumların kaldırılması gerekmektedir.
· Özel cezaevi uygulamalarının bir an önce sona erdirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin kullanımını engelleyici özel uygulamalardan vazgeçilmesi, İmralı, Silivri ve kamuoyunda sıkça konu olan ve yasal dayanakları bulunmayan kapatılma birimlerinin, uluslararası hukuk ve belgeler ile yerel hukukun çizdiği çerçeve kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
· Tüm kapatılma birimlerinde bağımsız izleme mekanizmalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
IV. Uluslararası Konferans Düzenleyen ve Destekleyen Kurumlar
A. Düzenleyen Kurumlar
ELDH – Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği
AED – Avrupalı Demokrat Avukatlar
IADL – Uluslararası Demokrat Hukukçular Birliği
Tehlikedeki Avukatlar Günü Vakfı
Adana Barosu
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Ankara Barosu
Batman Barosu
Bingöl Barosu
Bitlis Barosu
Diyarbakır Barosu
Hakkari Barosu
Muş Barosu
Siirt Barosu
Şanlıurfa Barosu
Şırnak Barosu
Tunceli Barosu
Van Barosu
Demokrat Yargı Derneği
Yargıçlar Sendikası
B. Destekleyen Kurumlar
MEDEL – Demokrasi ve Özgürlükler İçin Avrupalı Yargıçlar
NRV – Yeni Yargıçlar Örgütü
IDHAE – Savunma Hakları ve Avukatlara Karşı Saldırılar İçin Dünya Gözlem Örgütü
Padova Barosu
Antalya Barosu
Bursa Barosu
Gaziantep Barosu
Iğdır Barosu
Kars – Ardahan Bölge Barosu
Mardin Barosu
Sınır Tanımayan Avukatlar ve İnsan Hakları Savunucuları Derneği
Adli Tıp Uzmanları Derneği
OHAL’e Karşı Hukuk Örgütleri Platformu
Devrimci Hukukçular Komitesi
V. Konferans Belgeleri
A. Konferans çağrı metni
B. Ayrıntılı program
C. Konferans basın açıklaması metni
D. Dayanak belge seçkisi
A- KONFERANS ÇAĞRI METNİ
“KARAMSAR DEĞİLİZ, SADECE AYIN KARANLIK YÜZÜNE BAKIYORUZ…”
Dünya ve Ay kendi eksenleri etrafındaki dönüşlerini yaklaşık olarak aynı sürede tamamladıkları için, Ayın hep aynı yüzünü görürüz. Buna “Aydınlık Yüz” diyoruz. Üç yüzyıllık temel haklar ve özgürlük mücadelesi boyunca, hukuk da aynı Ay gibi bize sadece ışıklı yüzünü göstermeye çalışmıştır. Hakların güvencesi ve yükümlülüklerin müeyyidesi olarak hukuk: Düzenin ve adaletin yolu&S230;
“Olağanüstü Hâl” Ayın hep orada durup duran karanlık yüzüdür.
Bazen birbirine bakan bu iki büyük kürenin, siyaset ve hukukun dönüş hızları değişir. O zaman olağan hallerde bize gösterilmeyeni görürüz: Ayın karanlık yüzünü…
Bugün biz buradayız. Pekiyi ya siz? Hangi kıtadasınız? Ülkenizi neler bekliyor?
Dünya dönüyor, siz de Ayın karanlık yüzünü göreceksiniz, belki de gördünüz bile. Savaş, sıkıyönetim, olağanüstü hâl, diktatörlükler, göçmenler, sürgünler ve bütün bunların hukuktan kılıfları.
Uluslararası Hukuk Konferansı, Ayın karanlık yüzüne bakanların deneyimlerini birleştiriyor ve elbette umudun bilgisini inşa etmek için toplanıyor: Hukuk hepimiz için yeniden haklar ve özgürlükler mücadelesinin alanı haline gelecek. Evet, dünya dönüyor, evet biz kazanacağız!
B- AYRINTILI PROGRAM
13-14-15 OCAK 2017 - ANKARA
ULUSLARARASI HUKUK KONFERANSI
OHAL KOŞULLARI ALTINDA TÜRKİYE'DE YARGI SİSTEMİ
13 OCAK 2017 – CUMA (10.00 – 19.00)
ATÖLYE GRUP ÇALIŞMALARI
1. KHK’LER VE NORMLAR HİYERARŞİSİ
Moderatör : Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi
Birinci Raportör: Ali Akıncı – Avukat
İkinci Raportör : Ali Deman Güler - Avukat
2. 15 TEMMUZ 2016 ÖNCESİNDE VERİLMİŞ OLAN MAHKEME, YARGIÇ VE SAVCI KARARLARININ HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİ
3. Moderatör : Selçuk Kozağaçlı – Avukat
KHK İle Kapatılan ÇHD Genel Başkanı
Birinci Raportör: Deniz Özbilgin - Avukat
İkinci Raportör : Melike Polat - Avukat
4. 15 TEMMUZ 2016 SONRASINDA MAHKEME, YARGIÇ VE SAVCI KARARLARININ HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİ
Moderatör : Gülşen Uzuner - Avukat
KHK İle Kapatılan ÇHD Genel Sekreter Yardımcısı
Birinci Raportör: Onur Şahinkaya – Avukat
İkinci Raportör : Murat Yılmaz - Avukat
5. OHAL UYGULAMALARINDA AVUKATLIK
Moderatör : Tugay Bek – Avukat
Birinci Raportör: Ebru Timtik – Avukat
İkinci Raportör : Özgür Urfa - Avukat
6. YASAMA – YÜRÜTME – YARGI İLİŞKİLERİ
Moderatör : Mustafa Karadağ - Hâkim
Yargıçlar Sendikası Başkanı
Birinci Raportör: Leyla Tarhan Köksal – Hâkim/KHK İle Kapatılan YARSAV Genel Sekreteri
İkinci Raportör : Umut Beyaz - Avukat
7. KAPATILMA BİRİMLERİ / İDARİ VE YARGISAL UYGULAMALAR
Moderatör : Nergiz Tuba Aslan - Avukat
KHK İle Kapatılan ÇHD Genel Sekreteri
Birinci Raportör: Fatma Demirer – Avukat
İkinci Raportör : A. Güçlü Sevimli – Avukat
14 OCAK 2017 – CUMARTESİ
AÇILIŞ : 09.30 – 09.45
Hakan Canduran – Ankara Barosu Başkanı
Bill Bowring – President, ELDH
Pascale Tealman - President, EDL-AED
1. PANEL (10.00 – 11.45)
“OHAL’DE BAROLARIN GÖREV VE YETKİLERİ, BAROLARIN VE ÜYELERİNİN KARŞILAŞTIKLARI BASKILAR”
Moderatör :
Av. Mengücek Gazi Çıtırık - Adana Barosu Önceki Dönem Başkanı
Katılımcılar :
Av. Ahmet Özmen – Bölge Baroları Dönem Sözcüsü, Diyarbakır Baro Başkanı
Av. Hakan Canduran – Ankara Baro Başkanı
Av. Veli Küçük – Adana Baro Başkanı
Av. Polat Balkan– Antalya Baro Başkanı
Av. Robert Sabata – Barselona Barosu
Av. Giacomo Gianolla - Padova Barosu
2. PANEL (12.15 – 13.30)
“ OHAL’DE BAĞIMSIZLIK, TARAFSIZLIK VE YARGIÇ GÜVENCESİ”
(YARGIÇ VE SAVCILAR OTURUMU)
Moderatör :
Murat Aydın – Hâkim / KHK İle Kapatılan YARSAV Başkan Yardımcısı
Katılımcılar :
Orhan Gazi Ertekin – Hâkim / Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı
Leyla Tarhan Köksal – Hâkim / KHK İle Kapatılan YARSAV Genel Sekreteri
Mustafa Karadağ – Hâkim / Yargıçlar Sendikası Başkanı
Ingrid Heinlein – Hâkim/NRV Almanya
BASIN TOPLANTISI – 14.00
3. PANEL (14.30 – 16.00)
“OHAL VE MEDYA”
(MEDYA ÖZEL OTURUMU)
Moderatör :
Gökçer Tahincioğlu - Gazeteci
Katılımcılar :
Kenan Kırkaya – Gazeteci
Zeynep Yüncüler – Gazeteci
Cem Gurbetoğlu – TGS - Gazeteci
4. PANEL (16.30 – 18.00)
“DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE OLAĞANÜSTÜ HALLERDE AVUKATLIK”
(AVUKAT ÖRGÜTLERİ ÖZEL OTURUMU)
Moderatör :
Ayşe Acinikli – Avukat
Katılımcılar :
Selçuk Kozağaçlı – KHK İle Kapatılan ÇHD Genel Başkanı
Faik Özgür Erol – KHK İle Kapatılan ÖHD Genel Merkez YK Üyesi
Thomas Schmidt – ELDH Genel Sekreteri
Pascale Taelman – AED Başkanı
Hans Gaasbeek – Tehlikedeki Avukat Günü Vakfı Kurucusu-Yöneticisi
Jan Fermon – IADL Genel Sekreteri
15 OCAK 2017 – PAZAR
1. PANEL (09.30 – 10.45)
“OLAĞANÜSTÜ HALLERDE YASAMA YETKİSİ VE MİLLETVEKİLİ GÜVENCESİ”
(PARLAMENTO ÖZEL OTURUMU)
Moderatör :
Ümit Altaş - Avukat
Katılımcılar :
Meral Danış Beştaş – HDP Adana Milletvekili
Şenal Sarıhan – CHP Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu – HDP Istanbul Milletvekili
2. PANEL ( 11.00 – 13.00)
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ANTİ-TERÖR, OHAL VE SIKIYÖNETİM UYGULAMALARI
Moderatör :
Selçuk Kozağaçlı – Avukat / KHK İle Kapatılan ÇHD Genel Başkanı
Katılımcılar :
Clemens Lahner – ELDH
Yrd. Doç Dr. Berke Özenç – Türk-Alman Üniversitesi
Prof. Dr. Ümit Biçer – Türkiye İnsan Hakları Vakfı / Adli Tıp Uzmanları Derneği
Cihan Aydın – Avukat / Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Vekili
SON OTURUM (13.30 – 15.30)
Atölye Çalışma Grupları
Rapor Sunumları
B- KONFERANS BASIN AÇIKLAMASI METNİ
BASINA VE KAMUOYUNA
"OHAL Koşulları Altında Türkiye'de Yargı Sistemi" başlıklı konferansın örgütleyicileri olarak öncelikle hepinizi selamlıyoruz.
Konferansa tarihsel bir anlam yüklediğimizi belirterek başlamak istiyoruz.
Zira bu Konferans;
· Türkiye'de OHAL'in ve hâlihazırda baskı ve zor uygulamalarının hüküm sürdüğü bir ortamda, Ankara'da, yani Türkiye'nin kalbinde örgütlenmektedir.
· Avukat, yargıç, savcı olmak üzere, yargı mekanizmasının tüm sacayaklarını yan yana getirmekte; hukuksal yorum ve bilgi üretimi için tartışmasız öneme sahip akademisyenler ile bilginin dolaşımı açısından önemi yadsınmaz gazetecilere ve aynı zamanda parlamenterlere yer vermektedir. Kısacası, güncel olarak Türkiye'de OHAL'in yargı üzerindeki etkilerini tartışabilecek tüm asli özneler bu konferansta buluşmuştur.
· Bugün artık, herhangi bir coğrafyada yaşanan sosyoekonomik sorunların, o coğrafyaya özgü olduğunu kimse iddia edemez. OHAL, sıkıyönetim, anti terör uygulamaları, yargı sistemindeki bozulma, demokrasi, adalete erişim, hangi kara parçasında hangi düzeyde bir sorun olarak karşımıza çıkarsa çıksın, hepimizin sorunudur. Tam da bu perspektifle, uluslararası deneyimlerin paylaşıldığı, tartışıldığı ve birlikte çözümün masaya yatırıldığı bir konferanstır.
· Salt bir bilgi aktarımından öte; başlı başına bir teşhis ve teşhirin aracıdır.
Tam da sıraladığımız nedenlerle gerçekleştirmekte olduğumuz Konferans, tarihsel bir öneme sahiptir. Zira binlerce yargıç ve savcının tutuklu olduğu ve binlercesinin ise dışarıda, tutuklu yargıç ve savcılar üzerinden prangalandığı ve aslında bağımsızlığını yitirdiği bir ortamda, en ufak bir eleştirel sesin baskı ve zor aygıtı aracılığı ile kısılmak istendiği bir dönemde düzenlenmektedir.
Bu nedenlerle belirtmek isteriz ki; Konferansın yeri ve tarihi bir rastlantı değil, bilinçli bir tercihin ürünüdür. Zira temennimiz bu Konferansın Türkiye ve dünya halkları açısından bir mücadele aracı olmasıdır.
Türkiye bir hukuk devleti olma özelliğini çoktan kaybetmiştir. Yargıçların bağımsız karar verme gücünün elinden alındığı, avukatların mesleklerini ifa edemediği bir ülkede, ne hukuk devleti ilkesinden, ne de gerçek anlamda bir yargı sisteminden söz edilebilir. Yargı sistemi bir usul kuralları toplamı değildir. Adalete erişim hakkının kısıtlandığı, adil yargılanma hakkının çok boyutlu engellendiği her alan için geçerli olacak tek teşhis; hukuksuzluğun keyfiliğidir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin yürürlükteki Anayasası ve OHAL Kanunu incelendiğinde görülecektir ki;
· OHAL'in ilan usulü ve kapsamı başlı başına hukuksuzdur.
· OHAL perdesi arkasında çıkarılan KHK'ler hukuksuzdur.
· KHK'ler eliyle yapılan ihraçlar, dernek, gazete, televizyon kapatmaları, özelleştirmeler hukuksuzdur.
· OHAL döneminde Anayasa değişikliği bağlamında yürütülen her türlü meclis faaliyeti, gerçekleştirilen her nevi girişim hukuksuzdur.
Özcesi; OHAL'in ilan edildiği günden bu yana Türkiye'de hukuki olarak nitelendirilebilecek tek bir adım dahi atılmamıştır. Aksine “terörle mücadele” kılıfı altında yargıçlar, avukatlar, gazeteciler, akademisyenler ve bugün inşa edilmek istenen tek adam (başkanlık) rejimi karşısında sesini çıkaran herkes tutuklanmakta, tutuk koşulları sürecinde insanlık dışı muamelelerin ardı arkası kesilmemektedir. Gelinen yerde, esasta tam bir toplumsal mutabakat gerektiren Anayasa değişikliği gibi bir konu, OHAL koşulları altında tam bir dayatma ile gündeme sokulmuş olup, ülke OHAL karanlığında geri dönüşsüz bir rejim değişikliğine sürüklenmek istenmektedir.
Bizler dünyanın başka başka coğrafyalarından hukukçular olarak; bu karanlık gidişat karşısında kaygı duyduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu gidişin Türkiye'ye özgü olmadığının farkında ve bilincindeyiz. Savaş, sıkıyönetim, olağanüstü hal, diktatörlük; bütün bunlar, baskı ve zora biçilmiş hukuki kılıftan ibarettir. Kısacası yaşananların hepsi, Ayın karanlık yüzü olup, aslında ilanından önce de hep olduğu yerdedir.
Bizler, bugün burada Ayın karanlık yüzüne bakanların deneyimlerini birleştiriyoruz. Ama daha da önemlisi umudun bilgisini inşa ediyoruz. Hukuk, sadece özneleri için değil; bütün toplumlar için haklar ve özgürlükler mücadelesinin bir alanıdır. Bu bilinçle, Türkiye'de bugün yaşananlar karşısında sessiz kalmadığımızı, kalmayacağımızı, bu karanlığın karşısında duracağımızı tüm dünya kamuoyuna bildiriyoruz.
C- DAYANAK BELGE SEÇKİSİ - LİSTE
Konferans atölye grubu çalışmalarında yaklaşık 500 materyal (İlgili mevzuat, raporlar, üst derece ve yerel mahkeme ile savcılık kararları, avukat dilekçe ve tutanakları, medya taraması vb.) değerlendirilmiş, atölye grubu raporlarına dayanak olarak kullanılan materyallerden bir kısmı seçilerek Sonuç Bildirgesinin eki yapılmıştır.
1. OHAL Kapsamında Yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler:
a. 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
b. 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
c. 669 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
d. 670 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
e. 671 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
f. 672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
g. 673 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
h. 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
i. 675 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
j. 676 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
k. 677 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
l. 678 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
2. İlgili Anayasa Mahkemesi Kararları:
a. 1991 tarihli kararı
b. 1995 tarihli kararı
c. Balyoz Davası kararı
d. Can Dündar-Erdem Gül kararı
e. AYM Üyelerinin İhracına Dair AYM Genel Kurul Kararı
f. 2016 tarihli – 670 sayılı KHK kararı
3. HSYK Kararları, Yapılan Başvuru ve Şikâyet Örnekleri:
a. Hâkim ve savcıların ihracına dair 24.08.2016 tarihli karar
b. Mit tırları soruşturması savcısı olarak bilinen Özcan Şişman hakkında başka bir suçtan 2014 yılında yapılan şikâyet üzerine HSK tarafından soruşturma başlatılmasına dair karar
c. Alanya Cumhuriyet Başsavcısı hakkında yapılan şikâyet ve ret kararı
d. Adana C. Savcısı hakkında yapılan şikâyet
e. Bakırköy C. Savcısı hakkında yapılan şikâyet
4. Danıştay ve İdare Mahkemesi Örnek Kararları:
a. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı (1989 – görev iadesi)
b. Danıştay 5. Dairesi görevsizlik kararı (667 sayılı KHK - ihraç)
c. Danıştay 5. Dairesi görevsizlik kararı (672 sayılı KHK – ihraç)
d. İdare Mahkemesi görevsizlik kararı (672 sayılı KHK – ihraç)
5. Kayyum Atamaları, Görevden Alma Kararları, Tutuklanan Belediye Eş Başkanları
a. Kayyum Atanan Belediyeler
b. Belediye Meclis Üyeliğine Kayyum Atanması Kararı
c. Belediye Meclis Üyeliğine Kayyum Atanması Kararı
d. İpekyolu Belediyesi Kayyum Ataması Kararı
e. Kaymakam Onay Talebi
f. Tutuklu Belediye Eş Başkanları
g. Akdeniz Belediyesi Başkan Yardımcılarının görevden alınmasına dair karar
6. Raporlar, Çalışmalar, Listeler:
a. Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu) – Türkiye Anayasa’nın 83. Maddesinin İkinci Fıkrasının Askıya Alınması Hakkında Görüş (Yasama Dokunulmazlığı)
b. İnsan Hakları Ortak Platformu Raporu – “Olağanüstü Hâl Ve Tedbirleri 20 Temmuz 2016-31 Aralık 2016 Dönemi Uygulamaları”
c. Çağdaş Hukukçular Derneği Antalya Şubesi Cezaevi Raporu
d. İnsan Hakları Derneği 2016 Cezaevleri Raporu
e. Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde son dönemde yaşanan hak ihlallerine dair ÇHD- İHD Mersin Şubeleri Raporu
f. Temel Hakların Sürekli Askı Hali- “Genelleşen İmralı Rejimi” - Av. Cengiz Yürekli
g. OHAL sürecinde kapatılan medya kuruluşlarına dair liste
7. Çeşitli Mahkeme, Hâkimlik ve Savcılık Kararları/Yazışmaları
a. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi hakkında verilen yakalama emri ve yakalama tutanağı
b. Sorgu hâkiminin, CMK Sisteminden atanan avukatın değiştirilmesi kararı
c. Avukatların sorguya girmesinin engellenmesi ve yasal zorunluluğa rağmen avukatsız yapılan sorguya ilişkin sorgu zaptı
d. 17 Temmuz 2016 sonrası gözaltına alınan hâkimlere ait sorgu zaptı örneği
e. 17 Temmuz 2016 sonrası gözaltına alınan hâkimlere, savcılık aşamasında sorulan sorulara ilişkin ifade örneği
f. İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcı Vekili talimatı ve Mahkeme cevabı
g. Avukat yasaklama kararı örnekleri
h. Avukat görüş kısıtlama kararı örneği
i. Mardin’de, “zafer işareti yaptıkları” gerekçesi ile kişiler hakkında örgüt propagandası suçlaması ile açılan iddianame
j. “Tayyip’e çay yok” dediği iddiası ile gözaltına alınan ve tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi’nin çaycısına ait sorgu zaptı
k. Moda tasarımcısı Barbaros Şansal hakkında verilen tutuklama kararı
l. Basında çıkan haberler nedeniyle lekelenmeme hakkı ihlal edilen kişinin tekzip ve mahkemeye başvurusu sonucu mahkemece verilen ret kararı
m. Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile yürütülen dosyalarda, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmasına dair çarpıcı örnekler
i. İddianame ve mahkeme kararlarında müştekinin isminden önce “sayın” ibaresinin yazılmasına ilişkin örnekler
ii. Şikâyete bağlı suç olmamasına rağmen, Cumhurbaşkanının “Türkiye genelinde bir kereliğine şikâyetten vazgeçtiğine dair açıklama” sonrası savcı ve mahkemelerin tutumuna ilişkin örnekler
n. Basın açıklamasını izleyen gazeteci hakkında tutuklama kararı
o. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), Şengal’e yardım toplamasının engellenmesi üzerine açılan davada İdare Mahkemesi tarafından verilen ret kararı
p. Tutuklu avukatın savunmasında kullanması için daktilo verilmesine dair İnfaz Hâkimliği tarafından verilen kararın, itiraz üzerine Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırılması kararı
8. İşkence ve Diğer Onur Kırıcı Muamelelere Dair Belge, Tutanak, Dilekçe ve Kararlar:
a. Bursa Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında işkence ve işkenceye müdahale eden avukata yönelik saldırıya ilişkin şikâyet dilekçesi
b. İstanbul Adliyesi’nde avukatlara yapılan işkence sonrası yapılan şikâyet, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, itiraz ve itirazın reddi kararı
c. İstanbul Adliyesi’nde, duruşma sonrası avukatların işkence ile ve ters kelepçe takılarak gözaltına alınmasına ilişkin yapılan şikâyet üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
d. Adana Barosu üyesi avukatın gözaltına alındığı soruşturmada yaşanan hak ihlallerine dair belge ve tutanaklar
e. Maltepe Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda avukata yönelik işkence, suç duyurusu dilekçesi
f. İşkence, görevi kötüye kullanma ve mala zarar verme nedeniyle yapılan şikâyet
g. Gözaltında kemerle döverek işkence ve ters kelepçe uygulaması nedeniyle yapılan şikâyet ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
h. Gözaltında işkence beyanı üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
i. İstanbul Teknik Üniversitesi özel güvenlik birimi tarafından yapılan işkenceye dair şikâyet ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı
j. Basın açıklamasına müdahale eden kolluk görevlilerinin yakalama ve gözaltına alma sırasında yaptığı işkence nedeniyle yapılan şikâyet sonrası verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
k. Mersin’de gözaltı birimleri ve cezaevinde yapılan işkenceye dair şikâyet dilekçeleri ve işkence izlerinin avukat tarafından tespitine dair fotoğraflar
l. Antalya’da hırsızlık suçlaması ile gözaltına alınan kişiye, pazularından ters kelepçe takma, falaka işkencesi nedeniyle avukatın ihbarı ve mağdur ifadesi
m. Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında işkence nedeniyle, savcılıkça alınan mağdur ifadesi
n. Kayıt dışı gözaltı, zorla kaçırmaya dair suç duyurusu dilekçesi
o. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün operasyonu sırasında yaşanan infaz, avukatların engellenmesi ve delillerin karartılması nedeniyle yapılan şikâyet, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve karara itiraz dilekçesi
p. Aşkale Geri Gönderme Merkezi’nde gerçekleşen şüpheli ölüm olayına dair, avukatın yaptığı itiraz üzerine sorumlular hakkında soruşturma izni verilmesine dair İdare Mahkemesi Kararı
q. İşkence gören tutuklu öğrencilerden zorla alınan yazılı beyanlarla avukata erişim hakkının engellenmesi ve süreci takip eden avukatın olaya ilişkin bilgilendirme notu
r. Gözaltı biriminde, mahremiyet ilkesini açıkça ihlal eden avukat görüşme odasına dair tespitleri içeren, müdafi tarafından düzenlenen tutanak
9. Basına Yansıyan Haber ve Açıklamalardan Örnekler:
a. Adalet Bakanlığı ile ilgili haberler, Bakan açıklamaları
b. Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından yapılan açıklamalar
c. Yüksek Yargı Başkanları tarafından yapılan açıklamalar
d. Siyasi Parti yetkililerinin açıklamaları
e. Basına yansıyan işkence haberleri